Sonbaharda Dolar’ın 8 TL olabileceği ile ilgili yazım; 8buçuk dakika okunma ortalamasıyla yaklaşık 350.000 hit aldı. Sürekli soru geliyor, şu son bi kaç gün doların düzeltme yapışıyla iyice arttı sorular, sorulara yorumlara yetişemiyorum buradan genel bir şey yazayım hem kendim için de not tutmuş olurum.
Öncelikle, Google’dan gelenler için, önceki tahminlerimin sonuçları:
- 2014 yılı içindeyken, 2015 yılında dolar 3 TL olur dedim oldu.
- 2015 sonu – 2016 başında, dolar 2.80 – 3 TL aralığında gider dedim, öyle gitti.
- 2016 Mayıs’ta, 2016 yıl sonu için 3.30 dedim, oldu.
- 3.30 olunca, böyle giderse 4’te olur 5’te olur demiştim, bir kaç ay geçmeden 4 oldu bile.
- Bir önceki yazımda da, sonbaharda, alt bant 4.50, üst bantta da 8 TL’ye kadar yolu var demiştim. Alt bandı, ufak bir revize ile 4.20’ye çekiyorum. (aşağıda detaylı anlatacağım ama düşürmemin özet nedeni MB’nin 2 puanlık faiz arttırışı)
Son bir kaç aydır oldukça fazla ekonomi dersi takip ediyorum. Youtube’da begginner derslerinden TED talk’lara, üniversite dersleri ve master class incelemelere online dersler takip ettim. Oldukça iyi ama kıyıda köşede kalmış belgeseller izledim. Büyük resmi daha da net görmeye başladım. Burada da yine elimden geldiğince basitleştirerek anlatmaya çalışacağım. Ama ilerlemeden önce şunu net belirteyim: Yatırım danışmanı değilim, kendi yaptığım işlemleri paylaşan biriyim. Ne benim ne de başka birinin yorumuna bakarak işlem yapmayın. Kendi kararınızı kendiniz verin.
Tek bir yazının anlatabileceği kadar kapsamlı ve anlaşılır bir şekilde anlatmaya çalışacağım, umarım herkes tarafından anlaşılır olabilirim. Başlık başlık gideyim:
1- Ayakların yere basması için 2 Belgesel
100 doları 1milyon dolar yapma gibi bir dünya yok, gerçekçi olmak lazım her şeyden önce. 2 belgesel paylaşacağım ama izlemek zorunda hissetmeyin, sadece çocukça hayaller kurulmaması için paylaşıyorum.
- belgesel Milyar Dolarlık Gün (1986) Buradaki elemanlar 1 günde 1 milyar dolarla oynayıp 100.000 dolar civarı kazanıyorlar ama ellerindeki network’e bak. (1980’lerde dokunmatik ekran monitörü var adamın öyle düşün imkanları ^^)
- belgesel 800 milyon sterlin batıran bir adam hakkında. Elinde tüm imkanları olduğu halde, İngiltere’nin en eski bankasını tek başına batırmış. ^^ ilk belgeseldeki adamlarla aynı imkanlarla takıldığı halde, 800 milyon sterlin batırmış, tarihi bankayı yalan etmiş = )
Spoiler: Adam röportajın bir yerinde şuna benzer bir şeyler diyor: “300 milyon sterlin batırdım, hedge’lemek için 50 milyon daha istedim. Göndermezler sandım, gönderdiler. Hedgeledim ama o da gitti. Tekrar istedim, tekrar gönderdiler. Onu da harcadım. Tekrar tekrar istedim, her seferinde bu sefer göndermezler herhalde dedim, ama her seferinde göndermeye devam ettiler” = ) (not izleyeli oldu epey, birebir yazmadım, aklımda kaldığı kadarıyla yazdım)
2- Finans olayında ilk amaç: Enflasyondan korunmak ve az çalışmak
Benim olayım, 4 temel birimde birden enflasyondan korunmak. (TL, Dolar, Altın ve Gayrimenkul) aylık ve yıllık gibi orta/uzun vadelerde değerlendiriyorum.
Yani diyelim ki 1 ocak 2013 tarihinde elinde 100 dolar var. Bu da 175 TL, 1.7 gram altın ediyor. Şimdi bugüne kadar (23 şubat 2017) doları bankada tutsan 4 yılda faiziyle ortalama 110 dolar, 2013ten beri TL olarak tutup faiz alsan 250 TL, altın yapsan aynı kalırdı. Ve o tarihte 1 metre kare daire fiyatı istanbulda 2.000 dolar civarı (istanbul – sahibinden emlak endeksi) şimdi ise 1.000 dolar civarı. (TL bazında arttı gözüküyor ama dolar olarak yarı yarıya azaldı daire fiyatları. 2013’te 1 ev alabilen adam, şimdi 2 ev alabilir, Gayrimenkulün kazandıran bir yatırım olduğuna dair söylentiye kuşkuyla yaklaşın her daim)
Sen eğer 2013 yılında alabildiklerini; bugün de, aynı şekilde alabiliyorsan, paranı korumuşun demektir. Benim gibi arada al sat yapabilen daha da geliştirebiliyor. 110dolardan üstüne çıkarabildiğin her bir dolar kar’ın. Ama dolar yükseliyor diye sonsuza kadar yükseleceği bir dünya yok. Terste kalınca panik yapmamak mühim.
Kısaca bu bölümün ana fikri, finans olayıyla zengin olma rüyasıyla değil, enflasyon karşısında kaybetmemek için ilgilenin. 4 birimde birden (dolar TL altın gayrimenkul) zamana karşı paranı koruyabilirsen bu ilk etap için fazlasıyla yeterlidir. Zamanla biraz şans biraz araştırma biraz da stratejiyle kar payınız yükselebilir.
biliyorum şu an aklınıza “nasıl bilebileceğinizle” ilgili sorular oluşuyordur. Yazının devamında size geleceği görmeyle ilgili bir kaç püf nokta paylaşıyorum.
UFAK BİR NOT: Kar payı, olayı kapitalist sistemde genelde daha çok kar edecek şeylere yatırmak, çalışmak üretmek üzerine kuruludur. Ama benim çok umurumda değil o kısım açıkçası. Benim için önemli olan şey “zaman”. Benim önemsediğim, tembellik hakkı kazanabilmek. Sistemden koparabildiğim her 20-30 dolar sayesinde, hayatımda 1 gün daha az çalışabilirim. (20-30 dolar ister türkiyede olayım ister Norveçte ister kamboçyada.. Her yerde hayli hayli yeter benim için -konaklama ulaşım yemek içmek dahil) Bütün gün, araştırmak istediğim şeyleri araştırmak, yazmak istediğim yazıları yazabilmek, izlemek istediğim şeyleri izleyip, çekmek istediğim şeyleri çekebilmek. Çıkıp dışarıda takılmak, seyahat etmek ya da ne bileyim hiç bir şey yapmayıp yatıp uyuyabilmek. Daha önceki yazılarımda da paylaşmıştım bir deyişi: “çocukken zamanın ve enerjin vardır, paran yoktur. Yetişkinken paran ve enerjin vardır, zamanın yoktur. Emeklilikte zamanın ve paran vardır ama enerjin yoktur”. O sebeple çok paranın bir anlamı yok benim gözümde, “enerji – para – zaman” üçlüsünün dengeli bir şekilde olması kafi, gerisini ben hallederim ^^
3- Ekonomik Mevsimleri Anlamak
Lenin, sovyet devrimi sonrası kapitalist düzenle sovyet düzenin karşılaştırılması için akademisyenleri teşvik etmiş. “Nikolai Kondratiev” isimli bir ekonomist de, kapitalizmin döngüsünü büyük ölçüde çözmüş. Kapitalizmin doğası gereği kredi çekip borç alıp yüksek karlar elde etmek üzerine kurulduğu ve bu sebeple de bir dönem ülkelerin borç alıp hızlı büyüme yaşarken bir dönem borç ödeyip küçülme yaşandığını keşfetmiş. (hem de 1920’lerin başında bulmuş, 1929 büyük buhranından önce) Şurada bir video var, MUTLAKA izleyin: (türkçe altyazı var)
İşte önemli olan, döngünün hangi kısmında olduğumuzu öngörebilmek. (aşağıda açıklamaya devam edeceğim ama buraya da not düşeyim: benim öngörüm, şu anda küçük döngüde durgunluk kısmından kriz kısmına geçiş dönemindeyiz. Eylül ekim gibi bir gün güneşli bir gün yağışlıyız. Tabiki katılmak zorunda değilsiniz) ABD’nin küçük döngüsü Trump’ın son yılına denk gelirse şaşırmam. Dot com krizini Clinton’un son yılında, 2008 krizini de Bush’un son yılına denk gelmişti. Bir teoriye göre, iki krizde de, piyasalar seçim belirsizliğinden düşüşe geçerken esas kriz patlak verdi. (Yani bu krizler bir şekilde patlak verecekti, piyasaların seçim belirsizliğini fiyatlaması bunu hızlandırdı)
Büyük döngüde ise hala yükseliş dönemindeyiz sanırım. Normalde 2008 krizi kırılma dönemi olabilirdi. Ama O kadar çok yeni borç yapıldı ki, yükselişe devam edildi. Şöyle bir gerçek var: Bush yönetimi, kendisinden önceki 200 yıllık dönemde alınan borç miktarı kadar yeni borç almış. Obama ise, Bush yönetimi ve ondan önceki dönemin toplamı kadar borç almış. Yani Bush dönemi öncesi 1 birim olan borç, şu anda 4 birim olmuş durumda. Ve ayrıca, piyasaya basılan para miktarı da inanılmaz boyutlarda. Haliyle, önümüzde -zamanı henüz kestirilemeyen- dev bir kriz var. “Overdose: The Next Financial Crisis” ve “I.O.U.S.A. (2008)” belgeseleri bu konuyu tartışıyor, detaylı incelemek isterseniz izleyebilirsiniz.
NOT: Nikolai dayı, kapitalizm krizlere rağmen komünizmden daha hızlı bir büyüme oranına sahip olduğunu; o sebeple mutlak devletçi bir komünizm yerine, Çin’in şu andaki hali tipi bir komünist ekonomik model savunmuş. Stalin’de onu kurşuna dizmiş.
4- Gelişmiş Ülkelerde Mevsimine Göre Yatırım:
Gelişmiş ülkelerde iyi işleyen yöntem şudur: Ekonomi ilkbahar mevsimindeyken, her şeyin fiyatları yükseldiği için Emlak, Hisse Senedi gibi ticarete dönük yatırımlar en iyisidir. Ekonomi yaz mevsimine geldiğinde, yani ekonomi bir yere kadar gelişip, herkesin sürekli bir şeyler alıp balon yarattığı dönemde; merkez bankalarının faiz yükseltmesi beklenir. (yoksa balonlar büyür, kriz çok daha derin olur) faizler arttığında 10 yıl 30 yıl gibi uzun vadeli Bono (tahvil) almak en iyisidir. Sonbahar’da Faizler düşünce elindeki yüksek faizle aldığın bono değerlenir, ve bu bono satılıp altına geçilir. Kış sonunda tekrar döngü başa döner, tekrar hisse senedi emlak gibi şeylere yatırım yapılır.
NOT: Bu sistem amerika avrupa gibi gelişmiş piyasalarda tam işliyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde Bono olayını “dolar + banka faizi” ile yer değiştirmek daha sağlıklı sonuç veriyor gözlemlediğim kadarıyla. (çünkü gelişmekte olan ekonomilerin krizi “durgunluk”, “buhran” değil de daha ziyade “stagflasyon” olabiliyor. haliyle krize rağmen faizler yükselip, aldığın bononun değeri düşebilir)
5- Türkiye’nin Riski: Stagflasyon (ve hatta belki Slumpflasyon)
İlk önce stagflasyon ve slumpflasyon kavramlarını anlamak gerekir. mahfi egilmez hoca şurada güzelce açıklamış: http://www.mahfiegilmez.com/2012/11/ekonomik-krizleri-anlama-rehberi_15.html copy paste:
—
Stagflasyon: Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyorsa o ekonomide stagflasyon (enflasyon içinde durgunluk) hali var demektir.
Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olanlarından birisi budur. Eğer ekonomi enflasyon içinde büyümeye devam etse bir miktar büyümeden fedakarlık ederek enflasyonu düşürmek daha kolay olabilirdi. Oysa stagflasyonda bir yandan enflasyonla mücadele edecek bir yandan da ekonomiyi canlandıracak bir ekonomi politikası biçimlendirmek gerekir ki bu çok kolay bir iş değildir. Çünkü bu iki politika genelde birbiriyle çelişen politikalardır. Bu durumda iki hedefi de tutturamayacak bir politika arayışı içine girmektense bir seçim yaparak önceliği bu iki hedeften birisine vermek daha uygun olabilir.
Slumpflasyon: Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi küçülüyorsa o ekonomide slumpflasyon (enflasyon içinde küçülme) hali var demektir.
Ekonomik krizlerin en zoru budur. Çünkü burada bir yandan enflasyonu düşürmeye uğraşırken bir yandan da ekonominin küçülmesini önce durdurmaya sonra da büyümeye döndürmeye yönelik bir ekonomi politikası uygulamak gerekmektedir. Makroekonomik hedeflerin ve politika araçlarının birbiriyle çelişkisi en fazla burada ortaya çıkar. Bir yandan enflasyonu düşürmek, bir yandan büyümeye geçmek, bir yandan bunlara eşlik etmesi büyük olasılık içinde olan işsizlik artışını engelleyip istihdamı artırabilmek birbiriyle çelişen hedeflerdir.
—
Şimdi bizde açıklanan enflasyon bile %10’a dayandı. (bankaların %20’nin altına pek kredi vermedikleri göz önüne alınırsa gerçek enflasyon %12- %15 civarı olduğu tahmin edilebilir) 2016 yılı 3. çeyreğinde ekonomi 2008 krizinden beri ilk kez küçüldü. http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38266556. Açıklanan İşsizlik %12’leri geçti, genç işsiz %25’lere yaklaştı. Yani her 4 gençten biri işsiz (okuyanlar hesaba dahil değil)
Şimdi bir yandan %10’u aşan bir enflasyon var, öteki tarafta yüksek işsizlik ve ekonomik küçülme. Stagflasyon içinde olduğumuz net, Slumpflasyon içinde olup olmayacağımızı önümüzdeki aylar daha da netleştirecek.
6- Stagflasyon’u daha detaylı anlamak ve Tayyip’in Faiz Yanılgısı
Şimdi ne zaman Tayyip çıkıp “Eyyy faiz lobisi!” falan dese dolar zıplıyor. Niye çünkü içinde bulunduğumuz durumu yanlış anlıyor da ondan. “Durgunluk” yaşıyor olsaydık faizlerin inmesi doğru olurdu. Ama biz stagflasyon yaşıyoruz. Şimdi bu “Stagflasyon” olayını anlamazsak, olay derinleştikçe derinleşir. Bak burada bi kaç video paylaşayım, giriş seviye olayı anlatıyor.
Burada da bir hoca, gayet advance bir şekilde anlatıyor.
Bunu bize uyarlarsak, içinde bulunduğumuz kısır döngümüz şöyle: bizde hem işsizlik hem de enflasyon yüksek. İşsizliği düşük tutmak için, faizleri düşük tutuyor ve tüketimi körüklüyoruz. Fakat bu da enflasyona neden oluyor. Enflasyon dolayısıyla her şeye zam yapılıyor. Bu da üretim maliyetini arttırıyor. Üretim maliyeti yüksek olunca fiyatlar yükseliyor, alım gücü düşen insan almıyor. İnsanlar alışveriş yapmayınca işsizlik tekrar artıyor ama enflasyon da artmaya devam ettiği için durum daha da kötü duruma geliyor. Yani işsizlik seviyesi bir düşüp bir artıp yükseklerde dalgalanırken; her seferinde enflasyon yükseliyor. (Bu paragraf karışık gelmiş olabilir, yukarıdaki videoyu izlerseniz daha iyi anlaşılır)
Şimdi bunun çözümü şu: Faizleri arttırmak, piyasadaki parayı azaltmak! Bu sayede enflasyonu dizginlemek. Tabi bunun yan etkisi yüksek işsizlik olacak. Ama işsizlik belli bir seviyeyi geçip de enflasyon beklentisi ortadan kalkınca, yeni iş alanları yavaşça piyasaya sunularak, yaklaşık 2 yıl süren bir süreçle problem ortadan kalkacak. (hem işsizlik hem enflasyon)
Şimdi bu olay, bu kadar basit ise niye yapılmıyor? derseniz cevap basit: Seçim!
İşsizliğin yüksek oluşu, seçimleri kaybetmeye neden olabilir ve malumunuz önümüzde seçim var!
O sebeple son ekonomi politikalarıyla işsizlik bir nebze azaltılacak ama enflasyon yükselecek. Sonra da enflasyon yükseldiği için de başa dönülecek ve işten çıkarmalar olacak. İşsizlik aynı seviyeye gelecek ama enflasyon daha da yükselmiş olacak!
NOT/SORU: işsizlik rakamları niçin 3 ay gecikmeli açıklanıyor? Bilen açıklarsa sevinirim.
7- Teknik Analiz’den Uzak Durarak Dolar kurunun değerini belirlemek:
Şimdi herkes dolar alır ertesi gün yükselsin ister ya da TL alır ertesi gün dolar düşsün ister. Milyon tane grafiği ordan oraya, şuradan buraya çizer. Yok 3.62 direncini kırarsa 3.63e takılır falan milyon tane şey. Çok iyi tutturan da oluyor. Ama onlar benim gözümde hep ikincil şeyler. Önemli olan yönü ve final noktasını belirlemek. Bu da temel analize bakar. (bir önceki yazıda açıklamıştım onları)
Piyasada Trilyonlarca dolar para var ama çok çok küçük miktarları gün içi al-sat yapılıyor. O sebeple, o anlık alışveriş tüm piyasaya değer biçiyor. Bu da yanıltıcı fiyata yol açıyor. Warren Buffet’ın hisse senedi derslerinde konuyu güzel anlatıyor. (4.dakika civarı)
Ben de Gayrimenkul / ev üzerinden örnek vereyim. Bir evin değerinin, 100 – 150 kira aralığı olması normal değerlerdir. Üstü balondur, altı da aşırı ucuzdur. Türkiye’de 200 hatta 250 kiraya varan fiyatlar isteyebiliyorlar. Bunu satanın da alanın da argümanı hep şu: “Bak şurada filanca daire satıldı, o şu kadara gitti”. Şimdi o filanca daireyi alanın kalbini kırmak gibi olmasın ama pahalıya almış. Biri hata yapıyor, sonra başkası sonra başkası öyle öyle balon şişiyor.
Türkiye’nin en büyük balonu sanırım Taksi plakası. Neredeyse 40 yılda kendini amorti ediyor. Tamamen fiyatın sürekli yükseleceği, bir başkasının daha yüksek fiyat verip satın alacağı beklentisi üzerine kurulu bir balon.
Döviz kuruna dönersek, Şimdi şöyle bir kaç soru cevap bir özet sunayım size: (Cevaplarınız benden farklı olduğu ölçüde beklentinizi benden farklılaştırın)
- Türkiye’de reel faiz 0’dan büyük mü küçük mü? (yani faizler enflasyonun üzerinde olduğunu düşünüyor musunuz?) (Evet faizler yeterince yüksek diyorsanız, dolar düşer diyorsunuz; hayır faizler yetersiz, enflasyona karşı eziliyor diyorsanız, dolar yükselir diyorsunuz) (ben çok düşük demiştim, son artışla dengeledi MB. Ama bir kaç ay içinde tekrar düşük kalacak diyorum)
- FED’in 2017 içinde 3 faiz arttıracağını düşünüyor musunuz? (evet diyorsanız dolar yükselir)
- FED’in 2019 yılına kadar toplam 9 faiz artırımı yapıp, 300 puana ulaşacağını düşünüyor musunuz? (Ben evet diyorum)
- FED’in 2017 mart ayındaki toplantıda faiz arttıracağını düşünüyor musunuz? (Ben düşünüyorum. -mart olmazsa mayıs- o sebeple mart ortasına doğru tekrar yükseliş bekliyorum. – olmazsa mayıs)
- FED faiz arttırınca, Merkez bankası mevcut faizleri daha da yukarı çeker mi? (misal martta sadece 2gün sonra bizim merkezin toplantısı) (Ben FED kararı ne olursa olsun Merkez bankası hızlı tepki vermez, piyasayı izler öyle tepki verir diyorum. Bu da dolar yükselir demek oluyor. Siz Hayır merkez bankası Tayyip’e rağmen gelişine yapıştırır cevabı, bekletip risk almaz derseniz, dolar düşer ya da en azından dengeli kalır demiş olursunuz)
- Bu yıl turist sayısının (özellikle dolarla gelecek turistin) ve de yapacağı harcamanın dolar bazında artacağını düşünüyor musunuz? (Amerikalı turist dolar getirir, TL talebi olur. evet derseniz TL talebi artması bakımından dolar düşer demiş olursunuz.) (tahminim gelen turist sayısında ufak bir artış ihtimali olduğu yönünde ama kur farkından dolayı ülkeye bırakacakları toplam döviz miktarının çok fark etmeyeceğini düşünüyorum. NOT: Nisan mayıs gibi dolar 4’ün üzerine çıkarsa, çıkarsa TR çok ucuzlayacağı için talep çok fazla artar ve sürümden kazanç olabilir. Aşağıda ayrı başlık açacağım yüksek doların faydalarına)
- Petrol fiyatlarında dalgalanma olur mu? (ABD ihtiyacının yarısını, TR ise tamamını dışarıdan alıyor. Haliyle fiyatların dalgalanması TR’yi daha fazla etkiler) Bir kaç yıl içinde petrolün tekrar 70-100 aralığına gelmesi muhtemel ama bu yıl 60 civarını pek geçirmeyecekler gibi. (haliyle kur üzerinde petrol kaynaklı çok büyük bir hareket etkisi beklemiyorum bu yıl için. Siz bekliyorsanız, beklentinize göre aşağı yukarı ekleyin çıkarın. Bende petrolün etkisi nötr)
- Türkiye’nin İhracatı dolar bazında artar mı? (normal şartlarda bu sorunun cevabı evet olmalı, çünkü TL ucuzladı, haliyle talep artması gerekir. Ama Volatileden ötürü evet diyemiyorum. öte yandan, Stagflasyonist politikalar izlenmiyor. haliyle maaşlar artacak, hammadde fiyatı artacak. O sebeple ihracatta dolar bazında ufak da olsa bir düşüş bekliyorum. Haliyle “ihracat dolar bazında aynı kalır ya da ufak bir azalma olur” diyor ve doları yukarı TL’yi aşağı etkiler diye düşünüyorum. Tersi düşünüyorsanız, ters yönde hareket bekleyin.)
- Cari açık azalır mı artar mı? (Cari açık = ihracat – İthalat) (artar dersen dolar yükselir, azalır dersen dolar düşer) (Ben cari açık azalır diyorum. Bu listede TL’ye değer kazandıracak en net kalem olarak bunu görüyorum. Çünkü ihracat azalsa bile ithalat daha fazla küçülecektir. Örneğin, dolar yükseldiği için insanlar durduk yere telefonunu yenilemeyecektir. Haliyle Cari açık azalacaktır. Yüksek dolar kurunun başka bir faydası)
- GDP beklentiniz ne yönde? Artar derseniz, TL güçlenir. (şirket haberlerini izlerseniz hepsi açıklama yapar, 2016’da %10 büyüdük %15 büyüdük gibisinden. Ama bu rakamlar hep TL ile değerlendirme. Dolar bazında bakınca neredeyse tüm şirketler küçüldü. Bu sene de denk bir küçülme bekliyorum dolar bazında)
- ABD’de veya Türkiye’de geri ödenmeyen kredi sorunu olacak mı? (ABD’de şu an için sorun seviyesinde yok, ve 2017 içinde olacağını düşünmüyorum. ilerleyen yıllarda dev bir kriz olacak kredi yüzünden ama bu yıl değil- konuyla ilgili aklıma ilk gelen: I.O.U.S.A. belgeseli, izleyin derim) Türkiye’de mevcutta geri ödenmeyen kredi sorunu var, -garanti bankasının %10’luk kısmı “book value” (maliyet, muhasebe değeri) değerinin altında satıldı- Finans şirketlerinde book value’nun 2-3 kat fiyatlar biçilir genelde. (marka değeri gibi etkenlerden ötürü) Emin olmamakla birlikte, geri ödenmeyen batık kredilerin, Garanti bankasını dibe çektiği, bu sebeple book value’nun altında bir değere satış yapıldığına dair bir söylenti var. -Diğer argüman daha önce anlaşılan fiyat başkaydı, kur farkından böyle oldu- Fakat bu söylenti doğru ya da yanlış, bu tarz sorunların artacağını düşünüyorum. haliyle dolara artı, TL’ye eksi)
- ABD veya Tr merkez bankaları para basımlarında normalin üzerinde veya altında para basımına gider mi? (Amerika’dan beklemiyorum, Türkiye’de düşük de olsa ihtimal dahilinde fakat fiyatlamaya eklemiyorum)
- İşsizlik oranları nasıl? (ABD full istihdama çok yakın. TR ise %12’lerde ve kalıcı çözüm uzak gözüküyor. Haliyle dolara artı, TL’ye eksi) (Not: Sorunumuz sadece ekonomik küçülme olsaydı, yüksek işsizlik TL’ye değer kazandırabilirdi -kimsede para olmadığından-. Ama Stagflasyon etkeninden dolayı, işsizlik TL’ye değer kaybettirir diyorum.)
vs..
Sanırım atladığım bir kaç şey daha var ama kabaca en önemli şeyler bunlar. Belki bir kaç tane daha soru eklenebilir elbet ama bu tarz şeyleri alt alta listeleyin. Listenin ilk sırasında faiz olsun. Cevabınıza göre dolara yaklaşık puanlar ekleyin veya çıkarın. (daha önceki yıllarda açıklanan verilerle korelasyonlu olsun elbet)
Ben tüm bu listeye bakınca, doların değerinin 4,20 – 4.50 alt limit / 6 lira üst limitte olması gerektiğini düşünüyorum. Ama siz kendinizce yapın hesabınızı bana bakmayın. Dediğim gibi, ben düşüncelerimi ve davranışlarımı paylaşıyorum sadece.
8- Yüksek Dolar Kuru’nun Faydaları
Dolar’ın yükselmesinin zararlarını hepiniz biliyorsunuz diye ona başlık açmadım. Malumunuz enflasyon, alım gücü düşmesi vs.. Ama doların yükselmesinin faydaları da vardır. Tabi ki kontrollü yapılabilirse.
Sadece türkiye’nin değil, her ülkenin Merkez bankaları, kuru bir yere getirmek istiyorsa ve ciddiyse getirebilir. Şu an faiz, %10’larda. Misal, eğer %30 faiz yaparsa dolar kuru haftasına varmadan 2TL olur. %50 faiz desin, 1dolar 1TL olur. Ama bunun ülke ekonomisine etkisi facia olur. Merkez bankalarının ilk amaçlarından biri, kurun nerede olacağından ziyade, kurdaki dalgalanmayı engellemektir.
Misal banvid firması 10 ocak 2017’de 915 milyon TL’ye brezilyalılara satıldı. O gün sabahki kur 3.64, gündüz 3.78. Şimdi ya alan ya satan durduk yere kur farkından 8 milyon dolar zarar etmiş oldu. Bu oynaklıkla ticaret dev zor! Merkez bankasının işi, doların 3.64 veya 3.78 olmasını sağlamak değil, o kadar büyük dalgalanma olmasının önüne geçmektir. Haliyle dolar 4 TL olması gerekiyorsa, bunu suni müdahalelerle bir süre düşük tutmak, ilerleyen dönemde daha büyük masraflara yol açabilecektir. MB’nin yapması gereken, kontrollü bir şekilde, ideal fiyat aralığına oturtmak ve oynaklığı engellemektir. (hükümetin ideali değil, piyasadaki arz talep dengesine göre ideal nokta)
Şimdi bu ideal nokta nerede? Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin genel hikayesi ucuz iş gücü olabilmektir. Ne zamanki gelişmekte olan bir ülkenin para birimi değerlenir, o ülke gözden düşer daha ucuz ülke aranır. örneğin, yabancı bir firmanın 1 dolar 3 TL iken Türkiye’ye yatırım yapması 1 milyon dolar iken, çine yatırım yapması 800 bin dolar tutuyor diyelim. Bu durumda napıyor, haliyle çini tercih ediyor. Fakat dolar 4 lira olunca Türkiye’de yatırım 750 bin dolara mal oluyor ve haliyle çin yerine tercih edilecek bir alternatif haline geliyor Türkiye.
Şöyle düşün, süt alacaksın peynir alacaksın. Çoğunlukla ne yaparsın? -lezzet faktörünü yok sayarak konuşuyorum- ucuz olanı alırsın. Yabancı yatırımcı da ucuzu alıyor. Türkiye’nin Çin’den brezilya’dan falan daha pahalı olma lüksü pek yok.
2013’te dolar kuru 1.75 iken, 10.000$ kişi başı GDP vardı. (yani ortalama bir insanın yıllık geliri 10bin dolardı) Dolar 3.60 olunca, yaklaşık 6.000 dolar civarına düştü. (ülke büyümesi, zam ve enflasyon gibi şeyler de ekleyerek kaba hesap, TUİK hesaplama kriterleriyle oynayarak suni bir şekilde yükseltti bu sayıyı) Peki aynı dönem için Rakip çin ne durumdaydı: 2013’te yaklaşık 7.000$ iken, şimdi 8.000$ civarı.
Haliyle ne oluyor, 2013’te Türkiye pahalı Çin ucuz iken, 2017 itibariyle Türkiye ucuz Çin pahalı bir ülke haline gelmiş oluyor. Yani Çin’in gelişmesi çin için dezavantaj halini almış, Türkiye’nin gerilemesi TR’ye avantaj sağlamış oluyor. 2013’te 10bin dolar olan Türk işçi yerine 7bin dolarlık Çinli işçiyi tercih eden batılı firma, 2017 yılında 8bin dolarlık Çin yerine 6.000 dolarlık Türk işçisini tercih edebilir hale geliyor.
Bu tabiki kötü bir şey, aynı emek için neredeyse yarı yarıya az kazanacak ülke. Ama öte taraftan, stratejik planlamalarda başarısızlığa uğradık. Bir nevi sınıfta kaldık ve alttan ders alacağız. Kabaca 2006 – 2007 yılının GDP’sine düştük, 10 yıl kaybetmiş olduk. Fakat alttan ders alırken bu sefer daha dikkatli olmak gerekir. Çünkü aynı hatalar tekrarlanırsa, 10.000 $ bandına geldiğimizde, TL tekrar devalüasyon olmak zorunda kalır.
9- Sınıf Geçmek İçin Yapılması Gerekenler
Şimdi Tekstil üzerinden bir örnek vereyim, benzer iş dallarına da genelleyin.
Türkiye eğer 10bin dolar bandını geçmek istiyorsa, büyük tekstil markaları yaratmak ama tekstil fabrikalarının üretimini azaltmak/bitirmek zorundadır. Neden, çünkü gelişmiş ülke tekstil üretmez. Tekstil işçisi basit iş gücüdür, tekstilde rakibin Kamboçya’dır Vietnam’dır Bangladeş tir. Paran değerli olursa onlarla rekabet edemezsin. Askeri ücreti belki 1000TL’den 1.400 TL’ye çıkarırsın ama 300 dolarlardan 500 dolarlara çıkaramazsın. TL devalüasyonla değer kaybetmeye mahkum olur.
Öte yandan, bu tarz ülkelerle rekabet etmek zorunda olduğun sürece, 10bin dolar bandını da aşamazsın. Haliyle yapılması gereken, yavaşça tekstilin yok edilmesi ama onun yerine daha yüksek değeri olan yeni iş kolları açılmasıdır. Ucuza üreten olmak yerine, o ülkeleri taşeron olarak kullanabilecek pazarlama ağına ulaşabilmektir. Orta adam (middle man) olabilmeliyiz 10bin doları geçmek için. Montaj sanayi olduğumuz sürece bu döngüyü tekrar tekrar yaşarız.
Örnek olarak: Apple firmasının fabrikaları çin’de. Ürünler Amerikan tasarımı. Fakat apple satışlarından hangi ülke ne kadar kazanıyor biliyor musunuz? Ben çok şaşırmıştım.
– Çin %4 kazanıyor. (Fabrikası Çin’de, Çinliler üretiyor ama toplam apple satış gelirinin sadece %4’ünü Çin alabiliyor)
– ABD %6 kazanıyor. (Firma ABD firması ama paranın sadece %6’sı ABD’ye gidiyor. Trump o yüzden ülkeye geri çağırıyor firmaları)
– Japonya, ne üretici ne de tasarımcı olmadığı halde paranın %34’ünü alıyor.
– Almanya, ne üretici ne de tasarımcı olmadığı halde %17’sini alıyor
(kaynak “inequality for all” belgeseli, izlemenizi öneririm, burada bahsetmediğim başka konulara da değiniyor)
Haliyle, montaj ülkesi olmak bu devalüasyon döngüsünün defalarca kendisini tekrar etmesi demek.
Kısacası, Marka yaratmak, marka yaratamıyorsak da en azından mevcut markaların pazarlamasını üstlenebilmek, ucuz işgücü olacağımız işler yerine strateji odaklı işlere yoğunlaşmak gerek.
10- Dolar Endeksi Üzerine
Bir önceki yazımı yanlış / eksik anlayanlar olmuş. “Dolar endeksi tek başına yeterli bir gösterge değil” benzeri argümanlar vardı. Kısaca şöyle diyim:
– Dolar endeksi buraya kadar tartıştığım şeyleri ve de daha pek çok şeyi içinde barındırdığından dolayı; benim için, geçmişi incelemekte en mühim göstergelerdendir. Çünkü ne olmuşsa fiyatlamalara girmiştir. Kısacası Dolar endeks grafiği geçmişi incelemek için mühim bir grafiktir.
– Geleceği sadece grafiklerle görmek imkansıza yakındır. (robotlar yapabilir belki ama beni aşan konu) Grafiğe bakmak benim için alt limit ve üst limitleri görmeye yardımcı araç sadece o kadar. Kısacası, geleceğe bakmak için tek başına yeterli değildir.
– Teknik analiz ile dolar endeksinin yükseleceğini düşünüyorum. Grafiklere bakarak da, yükseliş noktasını sonbahara kadar 110 puan civarı olarak düşünüyorum.
Şurada herkesin basitçe anlayabileceği bir video var, Euro’nun niye değer kaybedeceğini görmeniz açısından fikir verebilir. (not videoda tartışılan konulara ilaveten, avrupa seçimleri sonrası fransa’nın hollanda’nın ve muhtemelen tüm avrupa birliğinin dağılma riski var.)
11- Referandum:
Ufak bir başlık da referanduma ayırayım. Referandum’da Evet veya hayır çıkmasından ziyade, çıkan sonucun erken seçime yol açıp açmayacağı mühim. Erken seçime şu an çok ihtimal vermiyorum ama eğer erken seçim olursa, tahminimi tekrardan 4,5 – 8 aralığına yükseltirim.
12- Ekonomik gidişat ile ilgili bazı gösterge haberler
- Batık krediler yaklaşık %32 arttı:
- elektrik üretiminde denetim eksikliği sonucu aşırı zamlar (Not: Elektrik üreticilerinin neler yapabileceğiyle ilgili “Enron: The Smartest Guys in the Room (2005)” belgeselini öneririm. Adamlar, Kaliforniya’da bilinçli olarak elektrik kesintileri yaratıp, hem elektrik fiyatlarını yükseltip haksız kazanç sağlamış, hem de o zamanki Vali yerine, rahatça yönetebilecekleri Arnold Schwarzenegger’in seçilmesini sağlamış)
- İşsizlik diz boyu. Bir örnek haber: Kahramanmaraş’ta 50 kişilik işçi alımına 3.645 kişi başvurdu
- Bankacılara kredi zimmeti kalktı. (yani kredi veren bankacı daha dikkatsiz kredi verebilecek, haliyle batık kredi miktarı artabilecek. Ayrıca kredi bolluğu, Stagflasyon başlığında bahsettiğimiz olumsuzlukları arttıracak)
- Tarım hayvancılık serbest düşüşte. Örnek haber: manda sayısı 1 milyondan 100 bine düştü
- 2016 yılında Teknosa 160 milyon lira zarar etti (Hisse senedi TL bazında %50, dolar bazında %75 değer kaybetti)
- Türk hava yolları, 6,5 milyar TL zarar etti. Bu miktar, TL olarak bakıldığında, THY’nin tüm piyasa değerinin 5’te 1’i kadarı, Dolar bazında 1 önceki yılla kıyaslanınca, neredeyse şirket değerinin yarısı gitti:
- Türk Telekom 1.39 milyar TL zarar
- Pegasus 2016’da 507 Milyon TL zarar
- Avrasya Tüneli iki ayda 24 milyon zarar etti
- 110 mağazası olan tekstil firması Kompedan, 80 milyonluk borç ile iflas etti
- son 4 yılda satılamayan sıfır ev sayısı, 685.000 adet. (bunlar içinde “Arsa Tapulu” denilen evler dahil değil. Ve de 2013 öncesi evler de dahil değil. Boşuna her yerde ev reklamı yok)
- Merkez bankasının nakit döviz rezervi, 89 milyar dolara geriledi. 2012’den beri en düşük seviye! Karşılaştırmak için, Apple firmasının kasasında 250 milyar dolar var. Bak ülke demiyorum, sadece bir Amerikan firmasının nakit parası Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının 3 katı kadar.
- Bilal bile Gemiciklerini sattı. Dış güçler mi zorladı acaba Gemicikleri sattırmaya? ^^
- Turizm 2016 içinde Türkiye genelinde %30, istanbul’da %70’ler civarında düşmüş:
- şurada da okunası ek bir liste var
————
Daha Tonla haber var ama en büyüklerde durum böyle. Ayrıca çevrenizdeki insanlara da bir bakın, kaçı kredi borçlusu kaçının borcu yok. Kartopu gibi büyüyor. Geçen Mart Ayında haberlerleri derleyerek bir MetaAnaliz yazmıştım. 1 yıllık karşılaştırma yaptığımızda görünen o ki, ekonomi serbest düşüşte ilerliyor.
Keşke oturup konuşulabilse, yanlışlar sorunlar nasıl düzeltilebilinir diye. Ama “Biz biliriz bizzz!” diye naralar atıldığı sürece pek imkanı yok gibi. Ekonomiyi geç, daha bir iki ay önce pedofili yasası gelmişti meclise. Bir sürü insan, işi gücü bırakıp ülkenin bakanına milletvekillerine; yetişkin insanların küçük çocuklara tecavüz etmesinin doğru bir şey olmadığını, tecavüze uğrayan çocuğun tecavüzcüsü ile evlendirilmesinin ise zalimlik olduğunu anlatmaya çalıştı. Çok acaip şeylere zaman harcıyor ülke.
Suriye savaşı, terör, ohal, anti demokratik uygulamalar vs. onlara girmedim bile. Onlara da girince işler iyice çığırından çıkıyor.
–
Özetle:
Bir önceki yazımdaki duruma göre tek değişiklik merkezin 200 puan faiz arttırması. Az bir fark değil bu ve çok mühim. Ama bunun yanında enflasyon önleyici tedbirler alınmadığını, tersine enflasyonu azdırıcı politikalar izlendiğini gözlüyorum. Ayrıca siyasal istikrar sağlanmadığı için 200 puanlık faiz artırımının, boşa gidecek bir çaba olması da muhtemel. Krediyle alışveriş teşvik edildiği sürece, enflasyon yukarı doğru sürüklenmeye devam edecek ve işsizlik dalgalanacaktır.
Buna ilaveten, bir önceki yazımda bahsettiğim ilave konular (Terör, OHAL, referandum&rejim değişikliği, bankacılık havuzunun boşalması, vs) devam ediyor. Dolar endeksi de 110’ları geçecek gibi gözüküyor.
Bu sebeplerle, genel olarak tahminlerimi koruyor, ufak bir güncellemeye gidiyorum. -MB’nin 200 puanlık faiz artırımı dolayısıyla- Sonbahara kadar 4,50 – 5 alt limit, 8TL üst limit olan dolar/TL tahminimi güncelliyor ve 4.20 – 4.50 alt bant, 6 TL üst limit olarak güncelliyorum. (faiz indirirse, yeniden eski tahminime geçerim)
———-
Son Notlar:
1- Ne bu yazıda, ne daha önceki yazılarımdaki hiç bir söz, yatırım tavsiyesi değildir. Yazdıklarım tamamen şahsi düşüncelerimdir.
2- Geçen yazımdan sonra ekonomi eğitimi ile ilgili kaynaklar soran olmuştu. Ufak bir liste yapayım:
Giriş Seviyesi Dersler
- giriş seviyesindekiler için Macroekonomi (ABD Lise seviyesi): Toplam 10-15 saat civarı ders var. https://www.youtube.com/user/ACDCLeadership/playlists?view=50&shelf_id=12&sort=dd
- Gayet güzel animasyonlarla açıklanmış bir Tutorial serisi: (5-6 saat ders)
- Üniversite seviyesi için: (Toplam 100 saat civarı ders var, merak ettiğiniz konuya göre seçebilirsiniz) https://www.youtube.com/user/TheWyvern66/playlists
- Warren Buffet’ın hisse senedi alım satım taktikleri (9-10 saatlik kurs) https://www.youtube.com/user/BuffettsBooks/playlists
Giriş seviyesi anlatımlı Kriz Belgeselleri:
- ilk başta bahsettiğim 2 belgesel Billion Dollar Day (1986) , ve 800 milyon sterlin batıran adam:
- 1929 Krizi (BBC belgeseli) https://www.youtube.com/watch?v=FXNziew6C9A
- 1999 – 2001 dot com balonu: https://www.youtube.com/watch?v=aQjnkyoNIfg
- 1999 – 2001 dot com balonu: (başka bir belgesel) https://www.youtube.com/watch?v=Njp8bKpi-vg
- 1997 Tayland Krizi (1997 asya finansal krizi olarak da geçer) https://www.youtube.com/watch?v=fhQjCqHevJ8
- 2008 sonrası ve hala devam eden Avrupa Euro Krizi https://www.youtube.com/watch?v=j4_tyEl84IQ&t=3s
- kredi krizi https://www.youtube.com/watch?v=bx_LWm6_6tA&t=267s
bu yukarıdaki listeleri takip ederseniz zaten epey bir fikir edinirsiniz. Youtube size bir sürü öneri video da sunar.
Bunlara ilaveten öneri belgeseller:
- The Corporation (2003)
- Inside Job (2010)
- Enron: The Smartest Guys in the Room (2005)
- Inequality for All (2013)
- I.O.U.S.A. (2008)
3- Bu yazıyı, kopyala yapıştır ile kendi sitenize yüklemeniz telif hakkı ihlalidir. “Alıntı” yapmak, kaynak göstererek bir yazının belli kısmını alıp, onu kendi yorumunuzla sunmaktır, bu serbesttir. Kaynak gösterseniz bile, yazının büyük kısmını veya tamamını kopyalayıp sitenize koyup beleşçilik yapmak suçtur! (herşeyden önce google’a mesaj atıp telif ihlalini bildirince, ihlal şekline göre tüm adsense hesabınız dondurulabilir. Ayrıca telif ihlali tespit edilen websiteleri, google arama sonuçlarında konumu düşer)
—————-
Bu kadar uzun yazıyı sonuna kadar okuduysanız teşekkürler. Umarım sade bir şekilde açıklayabilmişimdir.
Yazıyı arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim.
Takip için:
- www.facebook.com/dunyabirmasaldir
- www.instagram.com/ozgur_cagdas/
- www.youtube.com/user/OzgurCagdas
- www.twitter.com/Ozgur_Cagdas
.
Merhaba yazınız güzel olmuş bence doların 3.9 seviyelerinden 3.60 seviyelerine düşmesi suni yurt dışından gelen parayla geçici olarak seçime kadar gösterilmiş bir durumdur sizce Özgür bey doların sabitleme gibi bir işe kalkarlar ise ne olur mesela sabit kur 3.5 olarak gösterseler?
Çok sağlam bullshitlerle dolu, ama imla hatalarınızı düzeltirseniz, geleceğin yılmaz özdil’i olabilirsiniz, yani temel bilgisi zayıf ama dili kıvrak, ama biraz daha kısa yazmanız lazım..
Anlatım ders niteliğinde idi. teşekürler
Yazınızda önemsiz ama hatalı Türkçe kullanımınız var, uyarmak isterim, belki sonraki yazılarda dikkat eder düzeltirsiniz: “ne…ne” yapısından sonra olumlu yüklem gelir yani çift olumsuz kullanılmaz, yazınızdan alıntılıyorum:
“Ne benim ne de başka birinin yorumuna bakarak işlem yapmayın.” işlem yapın olacak.
“…ne üretici ne de tasarımcı olmadığı halde…” olduğu halde olacak.
“Ne bu yazıda, ne daha önceki yazılarımdaki hiç bir söz, yatırım tavsiyesi değildir.” yatırım tavsiyesidir olacak.
İngilizce’de de benzer hatalı kullanım çok yapılır (I did not do nothing => I did not do anything gibi)
Ya Özgür sen ne değişik bir kardeşmişsin ha? İşin şakası tabi, oldukça kapsamlı ve güzel bir yazı olmuş.Sıkılmadan okudum.Devamını dilerim.