SİNEMA ÜZERİNE BİR PSİKOLOJİ DENEYİ:
Walter Murch’un “Bir Filmin Kurgusuyla, Seyircilerin Göz Kırpmaları Arasındaki Etkileşimi” Teorisinin Bilimsel Olarak İncelenmesi
Özet
Çekimleri yapılmış bir filmi kurgularken, planları birbirine bağlayabileceğimiz,
milyonlarca olasılık bulunmaktadır. Devamlılık, renk düzeltme gibi birkaç unsur dışında, kurgu üzerine konuşulabilecek, somut olarak değerlendirilecek bir ölçüt bulunmamaktadır. Walter Murch’un hipotezine göre filmin kurgusunun iyi yapılması, seyircinin filmle duygusal bağ kurmasını (karakterle değil, filmin kendisiyle) sağlamaktadır. Duygu geçtiğine göre de bunu somut olarak vücut dilinden anlayabiliriz ki bunun en temel ölçütü göz kırpmadır. Sakin bir manzara izlerken göz kırpma sayımız 4 ile 10 arasındayken bir kavgada 40’ın üzerine çıkar. Benzer bir şekilde, filmlerde de aksiyon anları sık planlarla ve duygu anları ise daha seyrek kesmelerle kurgulanmaktadır. Dahası, eğer film düzgün kurgulanmışsa ve bu seyircilerin göz kırpmalarından anlaşılabiliyorsa, bir filmi izleyen salondaki seyircilerin göz kırpmalarında bir ritim, bir uyum olması ve aynı anda göz kırpmaları gerekir. Bu deneyin amacı da, bunu bilimsel bir temele oturtmamızın mümkün olup olmadığı üzerine temellenmiş bulunmaktadır.
1.Giriş
1.1 Walter Murch’un hipotezi:
Walter Murch kitabınında göz kırpma ile film kurgusu arasında organik bağ olduğundan bahseder. Eğer seyirciler filmin duygusuyla beraber düşünebiliyorsa, hepsi beraber aynı anda göz kırpar. Eğer göz kırpmalarda bir düzensizlik olursa, film seyirciyi kaybediyor demektir.
Walter Murch’a göre göz kırpmak, sadece göz yüzeyini nemlendirmek için yapılan bir eylem değildir, daha fazlasına işaret eder. İnsan dakikada 4 ile 40 kez göz kırpar. Bu sayı içinde bulunduğunuz aksiyona göre değişir. Eğer sakin bir doğaya bakıyorsak göz kırpma sayımız düşük olur, bir kavga içindeysek çok fazla göz kırparız. Filmlerdeki aksiyon sahnelerinin daha çok kesme içermesi de bu sebeple gereklidir. (kesme, filmin göz kırpmalarıdır)
1.2 Vücut Dili:
Vucut dili, genel anlamıyla, konuşmanız dışında kalan tüm bedensel davranışlarınızdır (mimikler, el kol hareketleri vs..). Çeşitli kültürel farklılıklar gösterse de bazı konularda evrenseldir. Her zaman sabit manası yoktur. Örneğin üşüyorsak, vücudumuz titrer derimiz pütürleşip tüylerimiz kabarır. Ama vücudu titreyen tüyleri kabaran biri mutlaka üşüyor anlamı çıkmaz, korktuğu için de vücudu bu tepkiyi verebilir. Fakat her 100 kişiden 98’i üşüdüğünde bu tepkiyi veriyorsa genel bir dilden bahsetmek mümkün olur.
Gözlerimizden de, o an ne düşündüğümüz neler hissettiğimiz anlamak mümkündür. Dış dünyayı algılamamızda en çok kullandığımız organımız olduğundan, bütün vücudumuz içinde en çok bilgi veren de gözler olması doğaldır. (dış dünyadan algıladıklarımızın %87’si gözler, %9’u kulaklar, %4’ü de diğer organlardan gelen verilere dayanır.)
Eğer bir nesne/kişi ilgimizi çekmişse, sevmişsek göz bebeklerimiz büyür. (sabit ışıkta) Bunun temel nedeni, göz bebeklerimiz ne kadar büyükse o kadar çok ışık (o nesne/kişi ile ilgili veri) girer ve bu sayede daha iyi daha, detaylı görebiliriz. (Normal halinden 4 kata kadar büyüyebilir)
Benzer şekilde, eğer bir nesne/kişi ilgimizi çekmişse ona daha uzun süre bakarız. Ama bakışların süresi, gözbebeklerine nazaran kültürel etkilere daha açıktır. Bakmayı veya bakmamayı öğrenebiliriz. Örneğin, muhafazakar kesimlerde yaşayan kadınlar, sorun yaşamamak için, hiç sağa sola bakmadan yürürler. Bu tamamen öğrenilmiş bir davranıştır, vücut dili ile herhangi bir mesaj vermeyi engellenmiş olur.
Göz kırpma sayesinde de önemli bilgiler edinilir. 2 hayvan karşı karşıya gelip birbirlerine hırlarken, daha az göz kırpan karşı tarafa üstünlük kurar. Korkan hayvanın; önce, göz kırpması hızlanır, ardından da gözlerini kaçırır. Kavga etmeye gerek kalmadan göz kırpması seyrek olan hayvan hakimiyet kurar. Bu insanlarda da aynen geçerlidir. Birebir konuşmada, gözlerini kaçırmadan ve gözlerini kırpmadan karşısındakine bakanın karşısındakini ikna etmede/korkutmada üstünlüğü olur.
Antony Hopkins Hannibal Lecture karakterine hazırlanırken dünyanın en azılı seri katillerinden Charles Manson ile birebir görüşmüş. Charles Manson kendisine tarikat kuran, muritlerine pek çok kişiyi öldürttüren –ki bunlardan biri Roman Polonski’nin karısı- Marylin Manson’ın soyadını aldığı kişidir. Antony Hopkins, Charles Manson’ın insanlar üzerinde kolayca otorite kurup bu kadar etkileyici biri olmasında, bakışlarının ve de göz kırpmamasının gücünü keşfetmiştir. Kuzuların Sessizliği filmine de dikkat edecek olursanız Antony Hopkins’in etkili oyunculuğunun altında göz kırpmamasının gücünü fark edersiniz.
Bakışlarını kaçırma ve/veya aşırı göz kırpma genel olarak bir huzursuzluğun işaretidir. Yalan söyleyenlerde özellikle göz kırpma çoğalır ve kırpma sıklığı düzensizleşir. Anksiyete Bozukluğu olan kişilerde de genel olarak bakışı sabitleyememe ve göz kırpmalarda çokluğu ve düzensizliği görülür.
Bütün bunlardan yola çıkarak, filmin kurgusunun seyirciyi yakalayıp yakalamadığının tespitinde vücut dilinin, -daha spesifik olarak göz kırpmaların- bilimsel olarak kullanılabileceğini iddia etmek mümkündür.
2. Amaç ve Yöntem
Deneyi test etmemiz için öncelikle elimizde “iyi” kurgulanmış bir film gerekiyordu. İyilik/kötülük kavramları çok göreceli olduğundan öncelikle herkesin üzerinde uzlaşabileceği görüntü bulmamız gerekti. Bunun için de hipotezin sahibi Walter Murch’un kendi filmlerinden daha iyi bir alternatif olamazdı, özellikle de “İngiliz Hasta”dan. Walter Murch, İngiliz Hasta filmiyle sinema tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, hem en iyi kurgu, hem de en iyi ses kurgusu Oscar’larını birden alan ilk kişi olmayı başarmıştı. Film ayrıca çeşitli film festivallerinden 80’in üzerinde ödül aldı.
Kötü kurgu için de, bu filmin görüntülerini bozmamız gerekti. Filmde olmayan görüntüleri temin etme şansımız olmadığından, sadece kesmeler arasındaki süreyi kısaltarak filmin ritmini bozduk. (kesinlikle kesmelerin sıralanışını değiştirmedik ve bir kesmeyi komple çıkartmadık)
Filmin ilk 2 dakikasını ve ortadan 2 dakikasını aldık, kurgularını bozduklarımızla birlikte 4 parça görüntü oldu. Bu görüntüleri, A ve B grubu olarak ayırdığımız, 21 kişiden oluşan üniversite öğrencisi deneklerimize 60 kişilik bir cep sinemasında izlettik. (Mithat Alam Film Merkezi). Katılımcılar almakta oldukları psikoloji 101 dersinde ekstra puan alacakları için deneye katıldılar.
Deneyde ekstra etmen/sorun yaratmaması için; filme ne altyazı ne de dublaj koymamıştık. Bu sebeple de deneklerin hepsi de İngilizciye tam hakim kişilerden seçildi. Gruplara rastgele ayırdık
İdeal düzende, karanlık sinema salonuna bütün grubun aynı anda filmi izleyip, diğer grupla karşılaştırılması gerekirdi. (Yani 2 gösterim) Fakat bunun için çok güçlü kızılötesi gece görüş ışıklarına ihtiyacımız vardı ve maalesef bir yerden bulamadık. Bu yüzden üzerinde gece görüş özelliği (nightshot) olan bir kamerayla, 2’şerli 3’erli veya 4’erli birkaç alt gruba ayırarak deneklerimizi çektik. Tamamen teknik nedenlerden ötürü toplamda 8 seans gösterim yapmak zorunda kaldık.
Bu çekilen görüntüleri sonradan bilgisayara atıp tek tek insanların göz kırpmalarını saymaya başladık. 2’şer dakikadan 4 dakikalık tüm zaman dilimindeki göz kırpmalarını saniyesi saniyesine (daha doğrusu frame’i frame’ine) not edip istatistiksel hesaplama yapılabilecek hale getirdik. (birkaç yerde göz kırpmaları tam belirgin olmadığı anlar olduğu için 4 kişiyi hesaplamaya dahil etmedik – 17 kişi üzerinden hesapladık [8 kişi A grubu, 9 kişi B grubu])
3. Bulgular:
17 kişinin göz kırpmalarını tek tek yazdıktan sonra istatistiksel hesaplamalar yapıldı. Aynı grup içindeki deneklerin göz kırpma zamanının averajıyla, deneğin kendi göz kırpması arasındaki fark olup olmadığını görmek için “paired sample t test” yaptık. A grubunda, iyi kurgulanmış filmle (M=3.20, SD= 1.06) kötü kurgulanmış film (M= 10.43, SD= 4.45) arasında ve t(37)=18.68, p < 0.05 değerlerini bularak gerçekten de film kurgusuyla, göz kırpma arasında bir bağ olduğu sonucuna ulaştık. B grubunda da, iyi kurgulanmış film (M=3.73, SD=1.25), kötü kurgulanmış film (M= 7.78, SD= 4.92) için aynı testi uyguladık ve t (27) = 15.85, p < 0.05 sonuçlarına ulaşarak B grubunda da A grubu gibi göz kırpmayla film kurgusu arasında bir bağ olduğu sonucuna ulaştık.
4.Tartışma ve Sonuç:
İki grup üzerinde yaptığımız deneyimizde, Filmin kurgusuyla insanların göz kırpmaları arasında istatistiksel olarak kusursuz bir harmoni olduğu gözüktü. Ayrıca, insanların göz kırpma sayıları iki grupta da aşağı yukarı aynıydı; ama sadece iyi kurgulanmış filmde göz kırpmalar harmoni içinde oluyordu, kötü kurgulanmış filmde ise göz kırpmalar rast gele gerçekleşmişti. Kısacası Walter Murch, bizim deneyimizde haklı çıktı.
Ama gene de, tek bir deneyle Walter Murch mutlak doğrudur demek için biraz erken. Bizim deneyimizde gece görüş ışıkları olmadığından, sinema salonunu tamamen izleyicilerle doldurup göz kırpmalarını sayamadık. Sadece elimizdeki gece görüş kamerasının elverdiği ölçüde seans başına 3’er 4’er kişiyi gözlemleyebildik. Ayrıca dünyada bu konuyu araştıran ilk kişi biziz. Bu sebeple daha önceden yapılmış karşılaştırma yapabileceğimiz bir araştırma yok Bu sebeple teknik eksiklikleri olmayan birkaç deney daha yapmak gerekir.
Öte yandan, ilk deneyden istatistiksel olarak bu kadar kuvvetli bir etki bulmuş olmamız ve de giriş kısmında bahsettiğimiz vücut hareketleri ile insanların duygu ve düşünceleri arasındaki güçlü bağ nedeniyle, Walter Murch’un hipotezinin daha da ciddiye alınarak incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
5. Son Notlar:
5.1 Sinemaya Etkisi:
Film kurgulayan herkesin karşılaştığı bazı sorunlar olur. Acaba doğru yerden kestim mi? Acaba duyguyu iyi iletebiliyor muyum? Vs.. Bu sorulara yanıt olarak birkaç arkadaşa danışılır ve onların sözleri üzerine düzeltmeler yapılır. (bazen de bu kişi arkadaş değil yapımcı olur) Sonra bir daha düzelt, sonra bir daha.. Bazen o kadar çok uğraşmış oluruz ki, yanlışla doğruyu ayırt edemeyecek hale bile gelebiliriz.
Eğer bu bilgiyi, akademik bir bilgi olmaktan çıkartıp, pratikte de işler hale getirmek için kızılötesi aydınlatılmış sinema salonlarında ön gösterimler yapılırsa, filmin aksadığı yerler çok rahat tespit edilebilir. Bu sayede, hiçbir kuşkuya yer bırakmadan gerekli düzeltmeler yapılabilir.
6. Referanslar
Murch, W. 2005, Göz Kırparken, İlker Canikligil, istanbul, Bilgi yayınları, 1995
Gören, A.Ş. 2000, Dikkat Vücudunuz Konuşuyor, Ankara Akademi Plus Yayınevi