400blows-sigara-icen-velet

Kitabın İlk Draftı Bitti, Roman Yazmak Üzerine Notlar

kitabın ilk draft’ı 40 günlük sürede, haftanın ortalama 5günü, 4-5 saatini yazmaya ayırarak tamamladım. Epey hoşuma gitti, tüm duygu ve düşüncelerimi kustum yazıya, rahatladım. Esasında planım 2. draftı da adada yazmaktı ama sanırım başka yerde yazıcam, adaya doydum. Muson erken geldi bu sene, içim dışım yağmur oldu. 2-3 hafta ara vericem yazıya, sonra 2. drafta başlayacağım.

ilk draftı içimden geldiği gibi yazdığım için, 2. drafta çok fazla iş bıraktım. İlk draftı 1. tekil şahıs ağzından yazdım. Ben gittim, ben yaptım gibi.. 2. draftta her şeyi başka bir karaktere aktaracağım. O gitti o yaptı gibi. Çünkü anlattığım bazı şeylere insanlar inanmayacak, atıyorsun falan diyecektir. “Yok valla billa yaptım ben o şeyleri” diye inandırmaya çalışmaktansa, “ben değil o yaptı, hikaye bu sonuçta” diyip geçebileceğim bir “Alter-ego“ya aktaracağım. Bir de, benim anılarım olarak sınırlarsam olacak olan sadece bir “anı kitabı” olur. Benim amacım bir roman yazmak. Söylemek istediğim çok şey var bu hayata dair ve bunun için edebiyat en iyisi şu an.

İçeriği yoğun tutup, stille de epey oynamaya çalıştım. Bölümlerdeki temaları sürekli değiştirdim, tempoyu sürekli değiştirdim, anlatım tarzını sürekli değiştirdim, tek bir düşünce üzerine yoğunlaşmadım, sonuçta sabah uyanınca seyahat düşünüp, akşam bara gitmeyi ya da evde oturup kitap okumayı düşünebilirsin. Tüm bunları düşünüp de hiç bir şey yapmayıp facebookta boş boş vakit de geçirebilirsin. Yazmaya başlarkenki planım da böyle değişken, akışkan bir hikaye anlatmaktı. onun için anlatım tarzlarını da hikayenin moduna göre değiştirerek yazdım. Kimi yeri çok aşırı yalın, kısa kısa cümlelerle anlatırken, kimi yeri de sofistike 4-5 satırlık cümlelerle anlatmayı tercih ettim. Sevdiğim bir laf vardır, hayatın paradoksunu gösterir: “hiç bir şeyin değişmeden aynı kalabilmesi için, bazı şeylerin değişmesi gerekir.” diye. hikayedeki hayat hikayesi de, biraz bu sebeple sürekli değişiyor ama aslında hep aynı kalıyor.

Kısacası ikinci draftta işim, hikayeyi 1. tekil şahıstan 3. tekil şahısa taşımak ve de tüm bu değişkenliği kendi kontrolümde yaptığımı belirginleştirmek.

3. ve 4. draftta da ince işlemelere yoğunlaşacağım.

Senaryo yazmaya kıyasla çok daha zor bir şeymiş roman yazmak. Daha önce 2 tane uzun metraj film senaryosu ve 6 tane de TV dizisi yazmıştım. Onlarca kısa hikaye de yazmışlığım var ama ilk romanım bu. Senaryoda işin olay örgüsü ve diyalogdur esas olarak. Senaryoda tasvir pek yapmaz, düşüncelere pek yer vermez, olayları pek yorumlamazsın. (iç ses / üst ses olarak yaparsan yaparsın, o da bir bakıma diyaloga dahil olur) Senaryo yerine, Roman yazmayı tercih etmemin nedeni de buydu bir bakıma, düşüncelere ve olay yorumlamalarına yoğunlaşmak istemem.

Sanırım 4. draft sonunda; insanlara okutup, yorumlarını almaya hazır hale gelir. Muhtemelen 2-3 ayı bulur tüm süreç.

——————-

Şimdi bir kaç ricam olacak. Basım hayatını pek bilmiyorum, basımevleriyle anlaşmalar nası fln. Şurayı böyle yapalım, burayı öyle yapalım demeyecek, bana güvenip olduğu gibi basmayı kabul edebilecek bir basım evi biliyorsanız beni tanıştırmanızı isterim.

Bir yandan da hiç basım eviyle uğraşmayıp e-book olarak kendi sitemden mi sunsam diye de düşünüyorum. Bu konuda fikri olanlardan da yorum alabilirsem sevinirim.

İlk yazmaya başlarken, “yeterince iyi bulmazsam kimseyle paylaşmam” diye başlamıştım. Bilgisayarımın harddiski paylaşılmamış hikayelerle / senaryolarla dolu. Ama ilk draft itibariyle iyi olacağa benziyor, hoşuma gitti.

—–

Bu arada, bu hikayemi henüz paylaşamıyorum ama daha önce yazdıklarımdan okumak isterseniz:

İnsan makinesi (Tür: Bilim kurgu – Kara Komedi)

Pasif Atak (Tür: Suç – Yeraltı edebiyatı)

Not: Uzun metraj senaryomun sadece ilk sayfalarını paylaşıyorum, çalınmasın diye gerisini paylaşmıyorum.

——–

not 1: Kapak fotosu, Truffaut’nun 400 darbe filminden bir kare. Gördüğüm en iyi alter-ego hikayelerinden biridir. 1950 model siyah beyaz eski bir fransız filmini çoğunuz izlemeye tahammül edemez bilirim ama yine de bu filmi izlemediyseniz, şiddetle tavsiye ederim.

400blows-sigara-icen-velet

.

Not 2: Yukarıyla alakası yok ama Türkiye’deki edebiyat seviyesini göstermesi açısından keyword ararken google’da denk geldiğim öneriyi de paylaşmak istedim: “roman yazmak caiz mi” = )

roman-yazmak-caizmi-caiz-mi

 

Share:

3 comments

  1. Bundan önceki yazılarından birine (ışid üzerine gelen yorumlar… başlıklı yazına) bir yorum yapmak istedim ama yapamadım. Yorumumu mutlaka görmeni istediğim için oraya yazmak istediğim şeyi buraya paste liyorum.

    Soru şu: Işid in yaptığı müslümanlıkmıdır/kurana uygun mudur.

    Cevabı içeren ayetleri yazmışsın bi önceki yazıda ve bu yazıda da dediğin gibi, ayetlerin önü arkasını vermemişsin. Bi kere sorduğun soruya cevap Bakara 190-191. ayetlerde var.

    (Senin deyiminle copy-paste):

    2.190. Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.
    2.191. Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram’da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!

    Ayette açık açık nefsi müdafaa yapın diyor. Gidin kafirler sizi saldırmadığı halde saldırın demiyor. Hatta nefsi müdafaa da aşırıya gitmememiz gerketiğini söylüyor. Hem bu ayeti verip hem de ışid islamdır demek körlük değil midir?

    2. Soru(n): Tanrı kendi dediklerini neden doğru düzgün bir dille iletmiyor.

    Kuranda denildiğine göre o zamanın en sapkın toplumu araplarmış (hangi ayette olduğunu unuttum) (Baya yaptıkları kötü şeyler var kabeyi çıplak tavaf etmeler, kızların diri diri gömülmesi, köleler cariyeler (kuranda cariyelik ya da kölelikle alakalı bir şey yok savaş esirlerinize iyi davranın diye bir şey var ama sen bunu yanlış anlamışsın ve şöyle demişsin “‘onlara yemek veriyorum su veriyorum onlara iyi davranıyorum’ deniledebilir” hayır burda senin yanlış anladığın iyi kavramı. İyi kavramı öyle kişiden kişiye farklı değildir iyi kavramı sabittir) bunların islam tarafından reddedilmesi bile kuranın arap geleneği olmadığının kanıtıdır.) o yüzden son din o topluma inmiş. E tabi o topluma indi diye bu dinin sadece arapların olduğunu söylemek yanlış. İllaki bir topluma inecekti ve araplara inmiş. Haliyle insanların anlaması için de arapça indirildi kuran. Türkçe inecek değildi ya insanlar bir şey anlamazlardı. Biz bu arapçayı doğru düzgün bir şekilde çevirmeyip de suçu tanrının üzerine atabilirmiyiz?

    3. (Dillendirilmemiş) Soru: Muhammed yalancımı, islam bir yalancının uydurmasımı.

    Bunun cevabını verebilmek için bu adamın dediklerinin doğru mu yanlış mı olduğunu bilmek gerekir. Kuranın yanlış mı doğru mu olduğunu bilmemiz için kurana bir bakalım.

    15.22. Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.

    Rüzgarın polenleri taşıdığını biliyoruz. Kuran bunu bilmem kaç sene önceden söylüyor. Kuranda böyle bir çok ayet var ben yazıyı uzatmamak adına yazmıyorum (zaten çok uzadı).
    Muhammedin yalancı olduğunu söylüyorsanız bu dediklerine nasıl yalan diyebilirsiniz. Demek ki muhammed gerçekten peygambermiş.

    4. Soru: Tüm kitaplar değişmiş midir?

    Muhammedin dediklerinin (kuran) doğru olduğundan az önce bahsettim. o zaman kurandaki kuranın korunduğu ayeti de doğrudur. Zaten tanrının son din/kitap olarak değiştirilebilecek bir şey vermesi saçma olur.

    Daha bir sürü soru var. Hepsini de buraya yazamam. Gördüğüm kadarıyla özgür abi (yaşım küçük olduğu için böyle dedim) sen islamın neden yanlış olduğuna dair bir araştırma yapmışsın, yanlış cevaplar bulmuş ve yanlış kanıya varmışsın. Doğru bir şekilde sorgulamak için her iki tarafın dediklerine bakmak gerek (bu yüzden senin yazdıklarını okuyorum). Mesela ateistler a diyorsa müslümanların her zaman a’ nın yanlış olduğunu çok iyi kanıtlarla anlatan bazıları var. Bazıları da senin müslüman anlayışındaki gibi “ne diyorsun kafir” diyebiliyor. Oysa allahın kurandaki ilk emri ‘ikra’ dır. Bu kelimenin ‘oku’dan başka anlamlarıda var: ‘Sorgula’ ‘Araştır’. bu tip müslümanlar aslında allahın ilk emrine karşı geliyolar.

    Bi adamın bir sözü vardı (Şöyle bir şeydi) az felsefe insanı tanrıtanımazlığa çok felsefe insanı tanrıya ulaştırır. Senden daha çok sorgulamanı istiyorum özgür abi.

  2. Mert Bey’e bir soru:
    Kamboçyalı, iyi ahlaka sahip Budist bir garsonla tanıştığınızı düşünelim, kendisinin bir şekilde(internet, gazete, sohbet vs.) İslam’dan haberi olmuş olsun veya haberi yoksa bile siz ona anlatmış olun İslam dinini(hatta diyelim ki yerel dile çok iyi derecede hakimsiniz, çok iyi şekilde aktardınız İslam’ın ve imanın şartlarını). Şimdi, geldik sadede, bu Kamboçyalı garson hayatı boyunca Budist kaldı diye düşünelim, İslam dinini tercih etmedi. Sizce İslam hükümlerine göre bu adamı öbür dünyada nasıl bir akıbet beklemektedir?

    Cevabinizi bekliyorum.

    1. Bu adamın akibetini Allah’tan başka kimse bilemez. Bizim şunu bilmemiz yeterli;

      “Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.”

Leave a Reply to murat Cancel reply


Notify me of followup comments via e-mail. You can also subscribe without commenting.